being or nothingness

Zamanın birinde bir prenses yaşarmış, mutlu ve sevimliymiş.

Bir gün bir prense rastlamış.


Bugün 2 agust Pazar. Sakin ve güzel bi gün. Yatağında uyandım. Gece nasıl uyuduğumu bilmiyorum. Yanımda olduğunu hatırlıyorum bir ara. Sarılmak istiyorum ama pek dokunamıyorum. Sıcak her taraf- bir baskı uyguladığımı düşünüyorum. Buda en son isteğim sana karşı – bu nedenle yanında uzanmaya devam ediyorum. Bazen sen uzatıyorsun bacaklarını üstüme. Gülümsüyorum. Tenin tenime değdiği yerde bir sıcaklık ve akıntı oluşuyor. Bir ter akıyor. Daha sonra sende çekiyorsun bacaklarını. Ama küçük bir birliktelik ve mutluluk yaşıyoruz.


Sabah yanımda yokken uyanıyorum. Gittiğini düşünüyorum belki daha büyük bir yatağa yada salona geçtiğini hayal ediyorum. Yatağın sert bu arada. Ama yorgunum ve rahatsız etmiyor.- hala yatağının üzerinde oturuyorum – yanımda sen yoksun ve gözlerim açık odana bakıyorum. Gece karanlıkta gördüğüm posterleri şimdi daha net görebiliyorum. Odaya giriyorsun uyanık mısın diye soruyorsun. Evet diyorum.


Salonda olduğunu ve kitap okuduğunu söylüyorsun. Şaşırıyorum. Dün geceki konuşmaları hatırlıyorum. Bunaltıyı okuyorsun. Varoluşçuluğun temellerini atıyorsun yanımda.

(Var olmaya çalışıyorsun benimle))


Ve ben uyumaya devam ediyorum.

0 Yorum: