Gözlerim kapanmak üzere. bilgisayar ekranı yoğun su buharının asfaltta görünümünü andırıyor. Devamlı saate bakıyorum 17 dakika var. Çaya inersem biraz ayılırım belki. bitirmem gereken işler ve ardından da bitirilmesi gereken başka işler olacak. Bütün bunlar ne işe yarar kim bilebilir.
İçtiğim kahvelerin haddi hesabı yok. Bazen miğdem de kahvenin şıpırtısını duyuyor, ara sıra boğazıma kadar damlacıkların geldiğini fark ediyorum. Bir o yana bir bu yana. sallanan sandalyemde arkaya yaslanırken bir daha hiç doğrulmadan gün bitsin istiyorum. Telefon her çaldığında sanki bir alarmlı saat hissi veriyor. Açıp çoook uzaklardaki sesle konuşuyorum. Birkaç dakika sonra da unutuyorum kimin aradığını. Dün akşam geç yattım. verilmiş sözlerin, yapılan planların, prensiplerin, sonuçların, sebeplerin veya geçmişin, geleceğin hiçbir önemi olmadığı noktadayım. Bir rüyanın başlangıcında, sanki bir günün sonundayım. Aslında bir ipin üzerindeyim elimde uzun bir sopa dengede kalmaya çalışsam da çalışmasam da karşıya geçmenin bir önemi yok. Uzanıp ipin üzerinde uyuya kalacağım. Nerede uyandığımın da bir önemi Yok.
Uyku bana çok yakın. Ben istemesem de kafamda çitten zorla atlayan kuzuları görüyorum. Bu en son kuzu...
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
0 Yorum:
Post a Comment