Küçük bir pencere hayatımda açılıyor. Ve gün ışığı odama süzülüp gözlerimi kamaştırıyor. Kendime günaydın diyerek yatağımın yanında bulunan sigaraya elimi uzatıyorum.
Bugün hakkında en ufak bir fikrim yok- yada bir planım. Bu yüzden biraz huzursuzum. bir gün önce plan yapmayı düşünüyordum ama yapmadığımı sabah anladım. Bazı planlarım var fakat onlar önümüzdeki aya ait.
Bugün pazar* eylül, mutlu ve sakin bir gün.
Ev arkadaşlarımla kahvaltı yaptık. Genel olarak hep güldüm. Saçma sapana da olsa hep gülüyorum çünkü anlattıklarım komik. Kendimi güldürdüğüm gibi ev arkadaşlarım da gülüyor ama tarif edemediğim aslında odamdayken tarif ettiğim ya da sessizce aynada kendime söylediğim bir yalnızlığın içindeyim. Sadece kendinden sorumlu olmak bam başka bişi- daha önce yaşamamıştım. Daha önce sadece kendimden sorumlu olduğum bir anım olmamıştı. Bu yüzden mi bütün planlarımı erteleyişim, bu yüzden mi?
Yanıtım evet. Kendi kendine beceremeyen ve alkole meyilli ve sınırlarını bilmeyen bir tip olarak - bir seviyeden sonra yaptıklarımı hatırlamıyor yada kendime seyirci kalıyorum. Bazen mutsuz bir çocuk oluyorum :) beni bulmasını istiyorum birilerinin. Derdin ne demesini. O zaman verecek bir yanıtım olmayacak. O zaman yalnız olmayacağım. Bunu sonra konuşuruz.
Kaçıncı davet edişim bir filme bir kızı? Bilmiyorum sanırım birlikte gitmedikten sonra gelmiyorlar. Tek gittiğimde hep tek oturuyorum. 2isem 4 oluyorum ya da altı. Mutluluk gözyaşlarım bir hatıramla akıyor masama. Ama hep bir yerde hep bir şekilde durdum yada durmuş bulundum. Hep birileri vardı anlatabiliyor muyum? Hep bir bağımlılık ama bu bağımlılık yok şimdi hayatımda. bir açıklamada beklemiyorum birilerinden. Açıklamalara inanmalı mıyım bilmiyorum, anlamsız geliyor. Neyi ve neden açıklıyorsunuz. Bu da ayrı bir konu.
Bugün hazırlık yaparak gittiğim filme hazırlanmam da çok komik. Mutlaka son dakikaya kadar beklemem ve sürenin-zamanın geçmesini gözlerimle görmeden kalkmamam daha komik. Örnek mi istiyorsunuz, İşte örnek* ya da gerçeklikle kazanılan bir örnek daha.16.30da en geç evden çıkmalıyım.
Saat 16.20- saat 16.22 - saat 16.29 - saat 16.33 - saat 16.35. Neyi bekliyorsun Mahir. Cevap bilinmiyorum. İşte cevap: tamam çıkıyorum, Tamam. Tamam :)
Ve çıkıyorum ve stres ve sıkıntı. Her şeyin acele olmasını bekliyorum. Aslında bir sıkıntı yok ortada. Bir beklenti de yok. Ama yetişmem gerekiyor. Geçen hafta ayakta izlemiştim filmi ama bu sefer düşünüyorum bayramdayız.-şeker bayramıyla anılan bir bayram. Az kişi vardır sinemada, az kişi olabilir. O zaman acele etmeme gerek yok. Gerek var mı? :) Evet var, neden çünkü film başlıyor 17.de
17.05 Sinemadayım ve film başlamış ve karanlıkta bir yer bulup oturuyorum ve filme dalıyorum. Film eğlenceli ve sexy. 3 üncü filmim aynı sinemada, aynı füturis-tik film serisinde. 3 filmde benzerlikler var- gülüyorum. Sinemada insanlar da gülüyor ama filmlerin benzerliklerine değil. İlk defa benim güldüğüm gibi bir robotun nasıl insan gibi davrandığı sahnelere.
Filmden mutlu ayrılıyorum.
Son sözleri içimi ısıtıyor Tilda Swinston’un. İmkansız gibi görünen isteklerin bir gün gerçek olabilir and “We should never ever be afraid of love”. Hemen yanımda başımda duran posterine bakıyorum şimdi.Balkon kapısına astıysam da tutmayan, bantım olmadığı için kullanılmış bantı defalarca kapıma yapıştırıp düştüğü afişine bakıyorum. En son biraz önce söylediğim gibi masamda duruyor.
Filmin başındayken sinemaya girerken salonda bir kıza “Fulya, filme gelmiyor musun” dediğim kızla durakta karşılaşıyoruz. Durakta kız kardeşiyle beni tanıştırıyor. Son zamanlarım ana sorusu. Yada Onurun bana zorla öğrettiği sorulardan biri. Genelde yabancılara sormam gerekiyor bu soruyu. Aslında o kadar baskıdan sonra hala sormadığım bu soru, kendiliğinden Fulya’yla aramızda duruyor, karşımızda kız kardeşi. Çok eski arkadaşız Fulya’yla :) Çok eski ve aynı otobüse biniyoruz. ve gülüyoruz. Anlatıyorum. Anlatmalarım devam ediyor. Beni en son nerde gördüğünden bahsediyor; Nouvelle Vague’dan. Sahnede solistle öpüştüğümüzü gördüğünü anlatıyor, anlattıkları doğru.
Ben anlatmaya devam ediyorum ve otobüsten iniyoruz. Aynı yönde ilerliyoruz. iş için kız kardeşine yardımcı olacağımı söyleyip ayrılıyorum ve bir kitapçıya giriyorum. Kitapları inceliyorum genelde yeraltı edebiyatı kitaplarına bakıyorum. İlgilimi çeken bir kitap bulamıyorum, ilgimi çekenleri okmuş bulunuyorum. Ya da çok defa okumuşum -Kitabın arkasındaki açıklamalara bakıp anlıyorum-. Vazgeçiyorum ve dergilere bakıyorum ama aradığım dergi yok - yeni sayısı yok. Ayalardan eylül ve eylül sayısı evimde Tilda’nın posterinin yanında duruyor. Vazgeçip eve dönüyorum evde kimse yok – ya da var, sanırım o da odasında uyuyor. Odasına girmiyorum ama Tahminlerimde pek yanılmam.
Masamda oturuyorum. Masamda içiyorum, masamda oyun oynuyorum, masamda yazıyorum. Sabaha kadar yazmaya niyetliyim.
Bugün 1 aydır beklediğim filme gittim...
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
0 Yorum:
Post a Comment