Burada durup düşünüyorum- düşünmeyi de bıraktım. Kulenin dibinde akşam yemeğimi yedim. Şimdi içkimi yudumluyorum. Gidecek bir yerim yok. Evimin anahtarı yok. Evim yok. Gidebileceğim bir yer biliyorsanız bana söyleyin. . ben henüz bulamadım. Aslında bir yere gitmeye de niyetim yok. Sadece karşımda duran güzelliği izlemek istiyorum. O düz ve uzun saçlarını. Ne kadar değiştiğini hayal bile edemiyorum. Şuandan geçmişine bakınca. Geçen günde karşımda duruyordu. İzlediğimi biliyordu. Yada ben yanlışlıkla karşına oturmuştum. Ona baktığımı oda biliyor. Saçlarının dökülmüş, yandan masaya uzanıyor. Onu izliyorum. Güzelliğine bakıyorum. Bende oluşturduğu çağrışımlarına bakıyorum. Çiçek kız diyorum ona. Saçlarında bir papatya eksik. Belki ben takmalıyım, o zaman daha keyifli izleyeceğim. Her şey yerine oturmuş olacak. Beni aramış geçenlerde. Ne garip. Ben uzun uykularımdayken. Belki rüyamda onu görürken. Alsında sanmıyorum. Ben o ince elbiseli kızı düşünüyorum. Dün ondan bahsettim arkadaşıma. Aramızda geçenleri anlattım. Yaptıklarının ne kadar komik olduğunu düşündürdü bana. Daha önce o olayları yaşayan ben anlatırken çok daha farklıydı. Ne kadarda acı çekmişim . şimdi gülüyorum yaşadıklarıma. Bir konuşma geçsin artık aramızda-
O:Benimle dost olmaya mı çalışıyorsun? Biliyorsun eski sevgililerden dost olmaz
Ben: Ben seninle dost olamaya çalışmıyorum
İçimdeki ses: ne zaman eski sevgili olduk ya da ayrıldık.
Bu replikler dudaklarımda arkadaşıma anlatıyorum. Onu teselli etmeye çalışırken. O İse ağlıyor. Göz yaşarlına dayanamıyorum. Bu dünyada en çok güvendiği kişinin ben olduğunu söylediği zaman. Mutlu olması için örnekler veriyorum. Biraz güldürmek için geçmişteki ağlamaklı halimi anlatıyorum. O gülümsüyor. Göz yaşlarını siliyor. Ben mutlu olurken. Yada Yürürken. İçki almaya giderken.
Eve geliyorum sevgilimi yatağımda bulmayı bekliyorum. En son orda bırakmıştım. Heyecanla merdivenleri çıkıyorum kapıyı kapatmadan odama dalıyorum ve yatağı boş görüyorum ve uyurken bıraktığım notu. Bir papatya var notta. Senin için yazıyor. Üzülüyorum. Papatyayı almadan gitmiş yada saçına takmadan. Ben yatağa giriyorum. Soyunuyorum. Çıplağım biraz önce burada yatan kızı düşünüyorum. Belki kokusunu hissederim diye yatağa sarılıyorum. Bir not görüyorum bilgisayarımda. Bu kardeşim. şuan onunla aynı duyguları yaşıyoruz. Yada yaşadığımı düşünüyorum. Ona merhaba diyorum. Beni aramak istediğini ama aramadığını yazıyor. Biraz üzülüyorum. onu anlamayacağımdan korktuğunu söylüyor. O zaman farklı duygular içinde olduğumuzu anlıyorum. Bir ipten bahsediyor. Onu çekmekten. Ve acı duyduğundan. Ona haklı olduğunu söylüyorum. Söyleyecek hiçbir şeyim yok. Öğrenecek, kendi yollarından geçerek. Ona el salıyorum. Birden çok uzaklardan dünyanın öbür undan bir kız bana telefonda olduğunu ve arkadaşının kavga ettiğini söylüyor. Dünyanın en büyük alış veriş merkezin olduğu yerden ve özel hissettiğini sırf bu yüzden. Onunla oyun oynamak istiyorum. Yine başaramıyoruz. Küçüklüğümde oynadığım ve rekorlara girdiğim oyunda kıçımı tekmeliyeceğini söylüyor ve gülüyoruz. Tekrar görüşmek üzere ayrılıyoruz. Ve ben uykuya dalıyorum.
Sabah bir kapı sesiyle uyanıyorum. Ev arkadaşım işten gelmiş. Gülümsüyorum. İçki yüzünden bişey içemiyorum yada yiyemiyorum. Bana kahve yapıyor. Ve şuan üzerimde bir mont var- her zaman istediğim. Farklı duygular içerisindeyim. Belki ilkokul çocuğu gibi hissediyorum kendimi. Ailesi fakir ve abisinin- yada komşunun okula gitmek için giydiği montmuş gibi iş yerinde böyle dolaşıyorum. Bu duygu bende sakinliğe neden oluyor. Başaracağım. Başarmak istiyorum. Sözlük falımda çıkanın terinse. Falda bir yangın olduğunu söylüyor. öyle bir sayfa seçiyorum ki. Bütün olumsuzlukları içinde barındırıyor ve arkadaşım bu bütün olumsuzlukları yorumlayarak bana sayıyor. Ve ben bu sakinlik içinde anlattıklarını düşünüyorum ve kendime başaracağımı söyluyorum. Koridorda ilerliyorum. Kendimle konuşuyorum. İnsanların konuşmalarımı duyması umrumda değil. Yürüyorum. Montumun cebine ellerimi sokuyorum. Her şey cebimde. İşleri tamamlıyorum. Ne kadarda işim varmış. Özellikle özel olanlar-kişisel. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Ne istiyorsam onu yapmaya karar veriyorum. Mutlu oluyorum. Bir kız odadan ayrılıyor. Ağladığını görüyorum. Ve her şeyi bırakıp peşinden koşuyorum. Onu durduruyorum. Rahatlamasını söylüyorum. O anlatıyor ve ben dinliyorum. Gülümsemesi için durumu anlatıyorum. Şuanda yapacağı bir şey yok – aslında öyle- ona yalan söylemiyorum. Beklemesini ve sakin olmasını söylüyorum. Ve sakinleşiyor. Ve koşarak masama gidiyorum - gün sonu ve çıkış zamanı. Çıkış zamanı bir arkadaşım yanıma geliyor ve dönen dolapları anlatıyor. Gülümsüyorum bunun içinde yer almayacağımı söylüyorum. Teşekkür ediyorum.
İ am happy dreamer.
İ am happy dreamer
İ am happy dreamer
İ am happy dreamer
İ am living in love can change the world.
Şuanda kolyeyi takıyorum. Papatyaya hediye ettiğim sevgilime. Ona vermek istiyorum tüm hediyeleri bana beklemediğim bir doğum günü hediyesi veriyor. Onu dinliyoruz dayanamıyor. Doğu günümde vermediği yada beni aramadığı için daha da çıldırıyor. O yanımda uyuyor. Bir battaniye hayalini gerçekleştiriyorum. Ve onu kandırıyorum. Batteniye ye sarsılmasını söylüyorum.
Çok eskiden bir sevgilimi kandırdığım gibi. An şu an. Ayrılıyoruz. Ona çiçek götürüyorum. Her şey mahvolmuş bir halde nasıl toparlayacağımı bilmeden. Tüm planım onu sevdiğimi söylemek. Kabul etmiyor. Onu sevdiğimi. Ağlıyoruz. Ağlamaklı bir halde – hayatımda dolaşıyorum. Ona bakıyorum. Yada ağlayarak kaçıncı çıkışım olacak. Bunu hayatımın sonunda göreceğiz.
Kapıda sarılıyoruz. İkimizde ağlıyoruz. Ve ben ağlıyorum. Dayanılacak bir şey değil. Dayanmak umrumda değil. Kayıyor yaşamım elimden avuçlarımdan o kayıyor. Her adımda- her yer değiştirmede acı çekiyoruz. Beni istemeyen o olmasına rağmen oda ağlıyor. Ona su getirmesini soyluyorum. Kapıda bekliyorum . o mutfağa gidiyor. ve ben koşarak merdivenlerden aşağı iniyorum. O kapıdayken sesini duyuyorum. Mahir dediğini ve bende o sırada kapının kapanışını duyuyorum. Ve aynı şekilde onu kandırıyorum. Ona dokunacağımı söylüyorum batteniyenin altından. O ise masumca battaniyeye gerek olmadığını söylüyor ona dokunmam için. Mutlu oluyorum. Ama örtmedikçe dokunmayacağımı söylüyorum. Ve doğum günü hediyemizi dinlerken mutlu bir şekilde yanımda oturuyorum. O uyuyor. İçimde inanılmaz bir huzur. Ve bir şey yapmaya ihtiyaç duymuyorum.
Huzur her tarafımı sarmış durumda. Onunlayım. Ve istediğim bu. Kaçıncı gidişim yada terk edişim onu. O bilmiyor ama ben sayıyorum. Onu seviyorum. Sevdiğimi onu sarılmamdan anlıyorum 3 haftadır onunla görüşmüyoruz. Ona sarılıyorum. İlk karşılaşmamızı. Ve bırakmıyoruz birbirimizi. Biraz başa dönersek genelde şu komik düşünce beynimin bir yerinde belirir. Ne zaman bitecek bu sarılma. Kim bitirecek. Genelde bunu düşünür ve karşı tarafın bitirmesini beklerim sarılmayı ama bu sefer bu olmuyor. sarılıyorum. Sarılıyorum. Kokusunu hissediyorum ve tenini… bırakmaya niyetim yok. Onun ise hiç yok. Bir zamanlama sorunu çekmiyorum ve ayrılıyoruz. Onu öpüyorum. Oda beni. Burnum ona değiyor. Oda burnunu bana değdiriyor. Ben ona sarılırken. Onu ne kadar özlediğimi ve sevdiğimi anlıyorum. Bir bebek gibi kollarımda ve kendini bana teslim etmiş. Ve bende ona teslim oluyorum.
Kokusunu düşünüyorum. Kokusunu seviyorum tıpkı bebek gibi. Burnunu da aynı şekilde.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
0 Yorum:
Post a Comment