İstanbula dönüş -üm

şuan yoldayım, yavaş yavaş dönüşüm gerçekleşiyor, saatte yaklaşık 90km hızla - çok da yavaş sayılmayan ama şehirler arasi yolculuk sınırları dahilinde ilerliyoruz. ben ve diğer otobüs sakinleriyle birlikte. her km başına dahada mutlu oluyorum – içimi kaplıyor bu mutluluk, görünürde birseyler yok, beni bekleyen birşey yok; eve girdikten sonra odamdaki beyaz duvarlar dışında -onlarıda sevgilim sophia boyadı - şuan sevgilim yanımda olduğu için düşünmeye gerek yok. rutin yapılması gereken işler insanı mutlu eder mi? yada bu küçük seylerle mutluluk kandirmacasına mi girmeli miyim ( kiramı ödemek, arkadaşıma para göndermek, yeni aldiğım ocağı ve fırını mutfağa yerleştirmek, duş perdesini takmak ve ben yokken evde koloni kurmaya çalişan tahta kurularına savaş açmak gibi ) belki bu savaş beni heycanlandırabilir fakat kimseyi öldürme niyetinde değilim, konuşarak - iletişimle sorunları çözme niyetindeyim. bakalım göreceğiz. kimin lehine sonuçlanacak bu anlaşma?
evet aramaya devam ediyorum: belki müziğin sesini son ses açarak, üstelik istediğim parçaları dinleyerek dans edebilirim - uzun süredir psychedelic şarkılar yasak - sokağimdaki komşularda özlemişdir beni – bağrışmalar belki huzur verir. bana ama psychedelic sevmemesi nedeniyle bir süre daha ertelemem gerekecek bu zevki. belki çatı katindan istanbul manzarası (hatırı sayılır bir manzara - haliç, boğaz, karşısı, eminönü, adalar kadar uzanan bir manzara) ama üst komşumun aklı selim olmamasi, kendince catıyı yasaklaması biraz neşemi kaçıracaktır. yasakları - özellikle insanlarin kafasindan uydurduklari - takacak birisi değilim fakat anlaşılmaz hırıltılar çıkartan üst komşum ve ailesini dinlemeye de istekli değilim.

durum böyle olunca daha farkli birşeyler bulmalıyım; arkadaşlarım beni özlemiş midir ? nede olsa 12 gündür yokum fakat onlarda yok. en son gitmeden son kalan bir kaç kişiyide temizledim - dedigim gibi öldürme niyetlisi değilim sadece ilişkilerimi bitirdim. belki akşamlari jugling buluşması için galataya kuledibine inerim, diabolayla oynarım ama bu kadar ilgide fazla geliyor; selamlaşmak, az buçuk tanıdığım birilerinin gelip sarılması, kısa 1 dakikayı geçmeyen konuşmalar 1 dk sonra sıkmaya başlıyor.

ben yokken ortalık biraz karışmış, eski arkadaşlarım, uzak-yakın görüştüğüm insanlara eskide kalmış konuları dile getirmişler. özel olan konuşmalar, internete girmemle yağmur gibi yağan acıklamalar ve soru bombordımanları - özur diledim - aslında özürüm kendi adıma değil geçmişte kalmış arkadaşlarımın geçmişteki konulari günümüze taşıma çabaları için. e durum böyle olunca uzak yakın arkadaşlarlada bir süre görüşmemek gerekecek. bir ara bunları konuşalım lafları şimdiden bir kement yada halka gibi başıma, boynuma takılmaya başlandı. durum çok da hoş görünmüyor ama hala mutlu olarak istanbula dönüşum gerçekleşiyor.

küçük bir sır verim, bir neden mutluluğumla ilgili; yanlız kalacağım - kimse olmayacak dönüşumde. kimseye söylemedim dönüşümü - yanlız bir kişiye. umarim yayılmaz - yanlız olmak ve konusmamak, hayalini kurduğum şeyi gerçekleştirmeye çok az kaldı. tatilde insan pek yanlız kalamıyor. bunun hayalini kurmuştum tatilden çıkmadan önce ama gerçeklesenler hiçde öyle olmadığını gösterdi. genenlde hayal perest birisi değilim (itirafım: eskiden biraz öyleydim ) nasıl olduysa tatilden cok keyif aldım, cok eğlendim, çok yoruldum. istanbulda yorulmadan kendimle olmak mutlu edecek beni. HUZUR kelimesi büyük harflerle dilimin üstüne oturdu. - ateşe vermeliyim - pek acı yiyen birisi değilim ama ateşe verilecekse birşeyler, acı çekmekten çekinmeyen birisiyim. mutluluğumla baş başa olmaktan mutluluk duyan birisiyim.

0 Yorum: